AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Lideri Erdoğan başkanlığındaki AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu.
Geçen yılın en kıymetli gündem hususunun Rusya-Ukrayna savaşı olduğunu tabir eden Çelik, bu savaşın bütün dünyayı şoke eden birtakım gelişmelere yol açtığını, dünyadaki birtakım istikrarları de esaslı biçimde değiştirdiğini belirtti.
Rusya-Ukrayna savaşının, Avrupa’nın gerek diplomatik gerekse öbür açılardan buna hazırlıklı olmadığını gösterdiğini lisana getiren Çelik, memleketler arası kurumlar açısından bakıldığındaysa kelam konusu kurumların “tavsiyede bulunmak”, “kınamak” ve “uyarıda bulunmak” dışında çok işlev üretemediklerini kaydetti.
Avrupa Birliği (AB) Dış Bağlar ve Güvenlik Siyaseti Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in, Avrupa’yı hoş bir bahçeye, dünyanın geri kalanını ise ormana benzettiği telaffuzuna dikkati çeken Çelik, lakin çok sağcıların söyleyeceği bir üslupla, AB’nin Dışişleri Bakanı konumundaki bir kişinin konuşmasının aslında bir bakıma mevcut yazılımın, ne kadar sıkıntılı bir siyasi ve diplomatik yazılım olduğunu gösterdiğini söyledi.
Çelik, “Sadece Avrupa’nın refahını düşünen, dar manada bir Avrupa merkezciliğiyle dünyaya bakan, dünyanın gerisindeki sorunlarla lakin kendi çıkarlarına ve kendi güvenliğine dönük olarak bir problem teşkil ettiğinde uğraşanların, aslında bu metotlarının hiç de sağlıklı olmadığı, her an bu krizlerle yüzleşebilecekleri, karşı karşıya kalabilecekleri görüldü.” diye konuştu.
“DÜNYANIN NASIL ŞEKİLLENECEĞİ SAVAŞIN GİDİŞATINA BAĞLI”
Rusya-Ukrayna savaşının, hiç umulmadık bir biçimde, dünyanın önüne tahıl ve güç krizi getirdiğini anımsatan Çelik, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Ukrayna-Rusya savaşıyla birlikte bildiğimiz dünyanın dikişlerinin çözüldüğü bir safhaya geçtiğimiz net ve açık bir halde ortaya çıkmıştır. Natürel bildiğimiz dünyanın birtakım temel kodları vardı. Bunlardan bir tanesi İkinci Dünya Savaşı sonrasında silahsızlanmış olan Almanya ve Japonya’yla ilgili statüydü. Japonya bu kararını merhum Başbakan Abe vaktinde bir referandumla değiştirmişti. Almanya da bu kararını Rusya-Ukrayna savaşından sonra değiştirdi. Ortaya çıkan tablo gösterdi ki bildiğimiz dünya sona eriyor. Yeni bir dünya çıkıyor ancak bunun da ne olduğu aşikâr değil, hangi kurallarla işleyeceği… Bu kuralların nasıl askıya alındığı da birçok örnekte görüldü.”
Bütün bu süreç içerisinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yürüttüğü güçlü diplomasinin Türkiye’yi bu türbülansın içerisinde en inançlı pozisyonda tutmayı başardığını vurgulayan Çelik, gerek güç gerek tahıl gerek esir takası konusunda Türkiye’nin aldığı inisiyatifin Türkiye’nin barış için ne kadar kilit bir rol oynadığını gösterdiğini söyledi.
Çelik, AB ülkelerinin ve kurumlarının Türkiye’nin barış için ortaya koyduğu diplomasiye gereğince dayanak vermeyerek bir vizyon üretemediklerinin de net bir halde ortaya çıktığını kaydetti.
Rusya-Ukrayna savaşının, bilinen ezberleri, kalıpları bozan bir yapı ortaya çıkardığını lisana getiren Çelik, “Bundan sonra bu daha da konuşulacaktır. Zira bundan sonraki dünyanın nasıl şekilleneceği büsbütün bu savaşın gidişatı konusunda alınacak hallere bağlıdır.” dedi.
“BU DİPLOMASİ ANLAYIŞININ GÜNCELLENMESİ LAZIM”
Fransa’nın, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un dış siyasetinin, “Erdoğan karşıtlığı” ve “Türkiye karşıtlığı”na bu süreçte de indirgenmeye devam edilmesinin vizyonsuzluğun ne kadar derinleştiğini gösterdiğini söyleyen Çelik, şunları kaydetti:
“Macron’un şu vizyonsuz kelamı hiç unutulmayacak. ‘Rusya’yla konuşan tek ülkenin Türkiye, tek önderin Erdoğan olması kabul edilemez.’ Bu, çok dar bir rekabet anlayışından bakan, vizyon ortaya koyamayan ve en güç vakitlerde dünyanın içinden geçtiği bu zorluklar karşısında işbirliği yerine çatışma üretmeye devam eden bir zihniyetin eseri. Bütün bu tablolara baktığımızda gördüğümüz şey şudur. Bu diplomasi anlayışının güncellenmesi lazım ve dünyanın barış için yeni bir yazılıma gereksinimi var. Aksi takdirde bu ikili standartlarla barışın korunmasının mümkün olmadığı bir defa daha net bir halde görülmüştür.”
Çelik, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’la ilgili gelişmelerin, Türkiye’nin müttefiklerinin; Yunanistan’ın tek taraflı tavrına, şımarıkça, maksimalist yaklaşımlarına dayanak vererek barış konusundaki bir perspektiften ve kapasiteden ne kadar mahrum olduğunu da gösterdiğini vurguladı.
Çelik, “Yunanistan’ın gerek Ege’de gerek Doğu Akdeniz’de Rum kısmıyla birlikte fiili durum yaratmaya çalışarak ortaya koyduğu tablo, barışa hizmet etmeyen bir tablodur.” diye konuştu.
KATAR’DAKİ 2022 FIFA DÜNYA KUPASI
2022 FIFA Dünya Kupası çerçevesindeki tartışmaların, dünyadaki pek çok siyasi tartışmanın özeti olarak öne çıktığını kaydeden Çelik, bir İslam ülkesinde Dünya Kupası’nın düzenlenmesiyle ilgili ne kadar çok ön yargı ne kadar çok provokasyon yapıldığının görüldüğünü aktardı.
Katar’ın başarılı bir tertiple Dünya Kupası’na mesken sahipliği yaptığını lisana getiren Çelik, “Bu sene gerçekten çok kıymetli maçların oynandığı, futbolun bütün hoşluğunun sergilendiği bir tablo ortaya çıktı. Bu vesileyle Arjantin’i bir kez daha tebrik ediyoruz. Bir İslam ülkesinde Dünya Kupası’nın gerçekleşmesiyle ilgili aslında siyasette üretilen ön yargıların toplumu nasıl zehirlediğinin bir göstergesi olarak da kaydedilmesi gerektiğini belirtiyorum.” sözlerini kullandı.
“FETÖ İLE UĞRAŞ GÜÇLÜ HALDE SÜRDÜRÜLECEK”
Ömer Çelik, aralık ayında, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne akınlarından birinin yıl dönümü bulunduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Devletimizin bütünlüğü, ülkemizin geleceği açısından FETÖ’yle gayretin, tıpkı öbür terör örgütleriyle uğraş üzere ulusal güvenliğimizin birinci sırasında yer almaya devam edeceğini, bu gayretin güçlü bir formda sürdürüleceğini tabir etmek isterim.”
“ETRAFIMIZDA HERKESİN BARIŞ İÇİNDE OLMASINI İSTİYORUZ”
Konuşmasına, Diyarbakır annelerini selamlayarak başlayan Çelik, “1179 gündür evlatlarına kavuşmak için nöbet tutuyorlar. Dünyada evlatlarına kavuşmak için, evlatlarını terörden kurtarmak için yapılan en soylu, en onurlu uğraşlardan birini veriyorlar. Herkesin bu sesi duyması gerektiğini bir defa daha tabir ediyoruz.” diye konuştu.
Türk Devletleri Teşkilatı ile son vakitlerde ortaya çıkan dinamizmin birçok alana tesir ettiği üzere güç alanında da birtakım gelişmelerin ipuçlarını vermeye başladığını belirten Çelik, “Türkiye Cumhuriyeti, artık güç siyasetinde büyük bir oyuncu olarak anılıyor. Burada Doğu Akdeniz, Kafkaslar, Orta Asya ve Avrupa bağlamında Türkiye son derece stratejik bir merkezde yer alıyor ve bundan sonra da bunun güçleneceği görülüyor.” sözünü kullandı.
Hem doğudaki hem de batıdaki ülkelerin, Türkiye’nin bu rolünün güçlenmesinden büyük bir memnuniyet duyduğunu söyleyen Çelik, şöyle devam etti:
“Sayın Putin’in de tabir ettiği formda Türkiye’nin doğal gaz dağıtım merkezi fikri, bunu daha da kolaylaştıracaktır. En son Cumhurbaşkanımızın Türkmenistan ziyaretinde Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan Üçlü Doruğunda Türkmen gazının, Hazar Denizi üzerinden ülkemize, ülkemizden Avrupa’ya ulaştırılması biçimindeki çalışmalar bahsettiğim, dünyadaki gücün herkesin faydalandığı bir yapıya dönüşmesi bakımından son derece değerli bir rol oynayacak. Hazar geçişli Orta Koridordaki bu işbirliği büsbütün hayata geçtiği takdirde bütün dünya için katkı sağlayacak bir düzenek olacaktır.
Yine Cumhurbaşkanımızın bu çerçevede Silivri’de açtığı, Avrupa’nın en büyük doğal gaz depolama alanı da Türkiye’nin bu bahisteki rolünü pekiştiren bir yaklaşımdır. Bahsettiğim bu çerçevede dünyada kaotik süreçler ortaya çıktığı vakit savunma problemi, savunma sıkıntısındaki yeni gelişmeler, ülkelerin silahlanmasıyla ilgili birtakım gelişmelerin de yakından takip edilmesi gerekiyor. Biz etrafımızda herkesin barış içerisinde olmasını istiyoruz. Hiçbir komşumuzun güvenliğinin zaafa düşmesinden bir memnuniyet duymayız. Kendi güvenliğimizi ve onların güvenliğini eş paha sayıyoruz. Zira güvenlik bugünün dünyasında ortak bir bedel tabir ediyor.”
“TÜRKİYE, SAVUNMASINI GÜÇLENDİRECEK HER ADIMI ATACAK”
Güvenliğin yalnızca hudutlarda başlayıp biten bir şey olmadığını belirten Çelik, “Etrafımızdaki ülkeler de inançlı ve istikrarlı olmalı ki bu güvenliği daima bir arada koruyabilelim. Bu çerçevede Türkiye, hükümran bir devlet olarak her türlü riske karşı bu kaotik ortamda hatta yeni soğuk savaşın başladığı bu devirde natürel ki savunmasını güçlendirecek her adımı atacak.” tabirini kullandı.
Milli Teknoloji atağının meyvelerinin bu bakımdan bütün süreçlere büyük bir katkı sağladığını lisana getiren Çelik, “En son Kızılelma’nın 18 dakika süren birinci uçuşu, dünyada oyun değiştiren bir tablonun tekrar Türkiye’den çıkacağını göstermiştir. Türkiye’nin savunma gücüne büyük katkı sağlayacak, kısa pistli gemilere iniş kalkış kabiliyetiyle oyun değiştirici özelliği açık olan bir yapı. Kızılelma’nın yolu açık olsun.” dedi.
Baykar Yönetim Kurulu Başkanı ve Teknoloji Lideri Selçuk Bayraktar’ın Kızılelma için, “Daha fazla yerde tutamadık.” dediğini anımsatan Çelik, “İnşallah göklerden hiç inmez. Ülkemizin savunmasına ve dünya barışına bu formda katkı sağlamaya devam ederiz. Olağan en kıymetlisi Mavi Vatanımızın korunmasında karşı karşıya kaldığımız birtakım provokasyonlar düşünüldüğünde Kızılelma’nın rolü son derece büyük ve sonuç tayin edici olacaktır. Emeği geçen herkesi tebrik ediyoruz.” diye konuştu.
Kaygı duydukları 2 olayı kıymetlendirmek istediğini aktaran Çelik, şunları söyledi:
“Bir tanesi Azerbaycan-Ermenistan ortasında Laçın Koridorunda ortaya çıkan tansiyon. Doğal burada Ermenistan’ın Rus Barış Gücü’nün denetimindeki bölgeyi Azerbaycan topraklarına bağlayan Laçın Koridorunda tansiyonu yakından takip ettiğimiz açıktır. Azerbaycan heyeti alışılmış Rus Barış Gücü’nün denetimindeki bu bölgede görüşmeler yaptılar. Sorun şudur, oraya giden Azerbaycan heyetine dönük olarak oradaki çok ırkçı Ermeniler birtakım provokasyonlar gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Azerbaycan topraklarında hiç kimsenin Azerbaycan otoritesinden müsaade almadan maden çıkarma üzere bir yaklaşımının kelam konusu olmaması lazım. Tansiyonun sebebi de budur.
Esasında ‘Laçın Koridorundan bu geçişlere müsaade verilmiyor’ deniliyor. Halbuki orada Azerbaycan rastgele bir engelleme içerisine girmiyor. Büsbütün maden yüklü kamyonların engellenmesine dönük bir tavır sergiliyor. Hasebiyle oradaki Ermenilerin, Azerbaycan toprağında maden faaliyeti için Azerbaycan yetkililerinden müsaade almaksızın rastgele bir davranış içerisine girmesi kabul edilemez. Ermenistan’a bu mevzuda artık bölgede bu tip provokasyonlardan uzak durulması gerektiğini herkesin telkin etmesi gerekiyor. Bölgede barış tesis edildiği vakit bu herkes için son derece yararlı olacaktır.”
“PROVOKASYONLARDAN HERKESİN UZAK DURMASI GEREKTİĞİNİ BELİRTİYORUZ”
Kaygı duydukları başka hususun da Sırbistan tarafından verilen plakaların Kosova’da kullanılmamasıyla ilgili Kosova idaresinin aldığı karar olduğunu söyleyen Çelik, “Birtakım istifalar sonucunda bir seçime gidilmesi kelam konusu oldu. O bölgede hem Kosova toprakları içerisinde, Kosova polisine, askerine ve seçim yetkililerine yapılan atakları kınadığımızı tabir etmek istiyorum. Kuşkusuz Türkiye, Belgrad-Priştine Diyalog Sürecine büyük katkı veriyor ve destekliyor. Belgrad-Priştine Diyalog Sürecinin güçlü bir biçimde işletilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kosova topraklarına, Kosova idaresine yönelik provokasyonlardan da herkesin uzak durması gerektiğini bir sefer daha belirtiyoruz.” sözlerini kullandı.
Ömer Çelik, Balkanlar’da Avrupa Birliği’nin vizyoner davranması gerektiğini ve genişleme siyasetini, Balkan ülkelerine prensipli bir biçimde yayması gerektiği vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bu bahiste olumlu bir gelişme ortaya çıktı. Son Avrupa Birliği Hükümet ve Devlet Liderleri zirvesinde Bosna-Hersek’e Avrupa Birliği adaylık statüsü verildi. Bosna-Hersek zahmetli bir periyottan geçiyor. Bu çerçevede Avrupa Birliği’ne ve Atlantik kurumlarına, Bosna-Hersek’in entegrasyonunun Balkanlar’daki barışı koruyacak ve garanti altına alacak bir yaklaşım olduğunu değerlendiriyoruz. Dolayısıyla Avrupa Birliği burada geçmişte bir vizyon çerçevesinde hareket etmedi. Hatta bu son olayın sonuçlarından mutlu olsak da burada da bir vizyon ortaya çıkmadı biliyorsunuz. Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı tablonun sonucu olarak bir jeopolitik sıkışmışlığı açmak için bir adım atıyorlar. Lakin her halükarda bu Bosna-Hersek için olumludur.
Avrupa Birliği’nin de Balkanlar’da barışa takviye veren bir yaklaşım üretmesi gerekir. Bilhassa de şunu belirtmek istiyorum, Balkanların barışına en büyük katkı veren ülke Türkiye’dir. Cumhurbaşkanımızın, Balkan ülkeleri ortasında barışın korunması, diplomasinin güçlenmesi, diyaloğun artması için ortaya koyduğu uğraşlar herkes tarafından büyük bir takdirle karşılanıyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne vakit Balkanlar’ı ziyaret etse çabucak Alman basınında, Fransız basınında ve birtakım yerlerde “Türkiye Balkanları art bahçesi mi yapmak istiyor” tipinde haberler çıktığını belirten Çelik, Türkiye’nin Balkanlarla organik bir bağı bulunduğunu, bunun öteki ülkelerce sorgulanamayacağını kaydetti.
Çelik, “Ülkemiz pek çok özelliğinin yanı sıra birebir vakitte tarih boyunca güçlü bir Avrupa devleti olmuştur ve güçlü bir Balkan devleti boyutu vardır. Bu sebeple Türkiye’nin bu yaklaşımlarına herkesin dayanak vermesi gerektiğini tabir ediyoruz.” dedi.
ASGARİ FİYAT AÇIKLAMASI
Toplantıda toplumsal yardımlarla ilgili gelinen noktayı değerlendirdiklerini belirten Çelik, teşkilat başkanlığının da çalışmaları hakkında değerlendirmeleri olduğunu söyledi.
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Çelik, bugün açıklanan taban fiyata ait, “İmkanlar içerisinde minimum fiyatlı vatandaşlarımızı birtakım ıstıraplarla baş başa bırakmayacak en tesirli usul üretilmeye çalışılmıştır.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “bu sayıların rastgele bir formda birileri tarafından fırsatçılıkla suistimal edilmesine, eritilmesine müsaade edilemeyeceğine” yönelik kelamlarını anımsatan Çelik, “Bu mevzu dinamik bir halde takip edilecek. Cumhurbaşkanımız gerekirse seçim sonrası bu mevzuyla ilgili gereksinim duyulursa yeni bir düzenlemenin de güncellemenin de yapılacağını tabir etti. Minimum fiyatlı vatandaşlarımızın içinde bulundukları durum, bize ilettikleri görüşler, değerlendirmeler bizim her vakit birinci gündem hususumuz. Herkes için iyi olmasını diliyorum.” tabirlerini kullandı.
İşverenlere verilecek takviye paketine ait yasal düzenlemede takvimin ne olacağına ait olarak da Çelik, “Bu yasal düzenleme ile ilgili teklif, bugün aziz Meclise gönderilecektir. Ortaya yılbaşı tatili giriyor. Ondan sonra acilen, büyük Meclisin takdiri natürel, gündeme alınacağını iddia ediyorum.” diye konuştu.
6 YAŞINDAKİ ÇOCUĞA CİNSEL İSTİSMAR OLAYI
Çelik, 6 yaşındaki çocuğa istismar savı konusunda AK Parti’nin gereğince reaksiyon göstermediği tarafındaki tenkitlerin hatırlatılması üzerine, bunun insanlık dışı, lanetlenmesi gereken ve asla affedilmeyecek bir hata olduğunun belirtti.
Ömer Çelik, şöyle konuştu:
“Bunu kim yaparsa yapsın, bu ahlaksızlığı, bu zalimliği, bunun karşısında oluruz. Sıfatı, aidiyeti, kim olduğu hiç değerli değil. Buna müsaade veren, gerçekleştiren, şahit olan kim varsa hesap vermelidir. Bunu ne dinimiz, ne insanlık vicdanı kabul eder. Bu dinimiz açısından da insanlık vicdanı açısından da en güçlü biçimde reddedilmesi, mahkum edilmesi gereken bir durumdur. Biz son derece güçlü bir reaksiyon verdik ve birinci andan itibaren de bu yansımızın ardındayız ve takipçisiyiz.”
Hiç kimsenin İslam dinini ve pahalarını bu türlü lanetli harekete alet etmemesi gerektiğine işaret eden Çelik, “İlk andan itibaren bunu lanetledik. Devletin başı olarak Sayın Cumhurbaşkanımız bu lanetli aksiyonla ilgili görüşünü açık biçimde ortaya koydu ve artık bu lanet hareketle ilgili olarak ismi geçenlerin tutuklandığını biliyoruz. Bundan sonrasında da süreci takip edeceğiz. Hiç kimse hakikatin örtbas edileceğine dair bir kuşkuya kapılmasın.” diye konuştu.
Bu süreçte mağdurun yalnız bırakılmadığını lisana getiren Çelik, “Böyle lanetli ve nahoş bir harekette sorumluluğu kimin varsa Allah belasını versin, lanetliyoruz, hukuk da inşallah cezasını verecektir.” dedi.
Afganistan’da Taliban’ın kız öğrencilere yönelik üniversitede eğitim yasağının anımsatılması üzerine Çelik, “Kız çocuklarını eğitimden yoksun etmek demek, yalnızca bayanları değil, bütün insanlığı cehalete mahkum etmek, karanlığa mahkum etmek demektir. Hiçbir kimsenin buna hakkı yok. Ayrıyeten kendi üniversitelerindeki kız öğrenciler, kızlar, oradaki arkadaşları, kız öğrenci arkadaşları, üniversiteye sokulmadığı için o üniversiteyi terk eden erkek öğrencileri ve öğretim üyelerini de tebrik ediyoruz. İnsanlığı hiç kimse bu türlü bir cehaletle baş başa bırakmaz.” değerlendirmesini yaptı.
Bunu hiçbir formda kabul etmediklerini belirten Çelik, bu kararın düzeltilerek, kız çocuklarına sağlıklı bir biçimde eğitim öğretim imkanının sağlanması gerektiğini tabir etti.
İMAMOĞLU AÇIKLAMASI
Ömer Çelik, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun açıklamaları ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “baba-oğul” benzetmesine ait de şu değerlendirmelerde bulundu:
“Biraz arabesk sinemalara benzemeye başladı. O, onu seviyor, öteki onu daha çok seviyor, bir aile bağı ortaya çıkıyor, burada vahşet, dehşet, dram, her şey bir ortada. Alışılmış bu sahiden çok apolitik ve garip de bir tablo fakat nihayetinde tabii bir siyasi parti içerisinde bu kadar çok ‘Ben sana sahip çıkıyorum’, öteki ‘Ben sana sahip çıkıyorum’ üzere bir yaklaşım ortaya koyma muhtaçlığı, hissediyorsa biz Türkiye’deki siyaseti gözlemlememizden zati biliyoruz ki burada bir cari açık var ki sık sık bu cari açığı kapatmak için bu telaffuz kullanılıyor.”
Çelik, altılı masada bir bütünsellikten bahsedilemeyeceğinin görüldüğünü söyledi. Bir siyasi partinin genel başkanı ya da genel lider yardımcılarının belediye liderinin miting davetini toplumsal medyadan duymalarının, mitingin onlardan habersiz planlanmasının “bütün tabloyu gösterdiğini” lisana getiren Çelik, “Gerçekten son derece absürt bir tabloyla karşı karşıyayız. Bütün vatandaşlarımızın da gördüğü üzere buradan, bu tartışmalardan Türkiye için bir vizyon çıkmıyor. Bu bir siyasetsizleşmedir, bu bir anti siyasettir. Yani kendi problemlerini çözememiş olanların, Türkiye sorunlarını çözmeye talip oldukları üzere bir tezin ne kadar boş bir sav olduğu bir kez daha görülmüş oluyor.” ifadelerini kullandı.
İyi Parti Genel Lideri Meral Akşener’in küme toplantısındaki “ahmaklar” telaffuzuna ait görüşleri sorulan Çelik, bu yakıştırma ve üslubun güzel olmadığını söyledi. Akşener’in kelamına altlık oluşturacak bu sözü hangi AK Parti yetkilisinin söylediğini soran Çelik, “Kendisine bu bilgileri kim veriyor, onu da bilmiyoruz. Nihayetinde bu türlü bir şey de söylenmedi hiçbirimiz tarafından lakin Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili olarak etrafını, şahıslar sürüsü sarmış gibisinden gariz bir sözün, bu türlü argo bir tabirin kullanılması son derece yakışıksız olmuştur.” dedi.
“DEVLETİ YİNE İNŞA ETME SÜRECİ NE DEMEKTİR?”
Altılı masa hakkında eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sosyal medyadan yaptığı açıklamaya ait soruya da Çelik, altılı masanın nasıl hareket etmesi gerektiğine dair HDP kısmından pek çok beyan geldiğini söyledi. Burada ikili bir hal olduğunu belirten Çelik, “Bunlardan bir tanesi şu, HDP’den altılı masaya, ‘bizi resmen burada bir ortak kabul etmiyorsanız, bizden oy istemeye de gelmeyin’ üzere bir yaklaşım var. Öbür taraf buna sessiz kalıyor, güya onları resmi ortak değil de fiili ortak üzere pozisyonlandırmaya çalışıyor.” diye konuştu.
Çelik, buradaki en kıymetli problemin milletin karşısına şeffaf çıkmak olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Şimdi bu sözlerde altılı masaya istikamet verme, altılı masanın içinden bir yetkiyle konuşma halinde bir şey ve bu uzun vakittir devam ediyor. Bu tip tabirler kullanıldığı vakit da altılı masadan daha müspet karşılıklar geliyor. O açıklamada bir diğer kısım var, asıl altılı masanın ona karşılık vermesi lazım. Devleti yine inşa etme sürecinden bahsediyor. Bu devleti yine inşa etme süreci ne demektir? Altılı masa bu kavramsallaştırmaya ne diyor?”
“Aranızda koltuk hengamesi yapmayın” sözünü, “PKK’nın birtakım toplumsal örgütlenmelerini nasıl konumlandırdıklarını” altılı masanın nasıl değerlendirdiğini soran Çelik, “Altılı masadakiler bunlara ne diyorlar? Çıksınlar, buna karşılık versinler. Bunlara açık, net, rastgele bir takiye yapmadan yanıt verildiği vakit ortaya çıkacak tablonun çok vahim bir tablo olduğunu net bir biçimde görüyorum.” dedi. (AA)